08 Mart 2009

DENGE

Gerek ruhsal gerek maddi anlamda güçlü olmanın, insanlık vasfımızı koruyabilmemiz için olmazsa olmaz bir şartı olduğunu düşünüyorum.
Güçlü olmak da yüreğimize inebilme yeteneğini geliştirebilmemize bağlıdır bana göre.
Yaradılışı gereği duygu derinliği ve yoğunluğu fazla olan insanlar, genel ama yüzeysel inanışa aykırı olmasına rağmen akıl ve düşünce denizinde rahatça kulaç atabilmekteler.
Ancak her iki alanda da boğulmadan yol alabilmek..ifrat ve tefritten kaçınıldığı takdirde mümkün görünüyor.
"..Hazinedar giderse hırsız hazineyi çalar" diyen Hacı Bektaş-ı Velî'nin sözünden hareketle kendi adıma aklıma (hazinedara) mukayyet olmaya çalışıyorum.
Biraz daha ileri gidecek olursam kayıtlı olanı korumaktan öte; onu büyütmek için elimden ne geliyorsa ardıma koymamaya çalıştığımı bile söyleyebilirim.
Sahip olunanı eylem planına dahil etmek iç ve dış dünyada işletebilmek önemli ne de olsa..Ancak akıllı tutumun yanısıra duygular ve içgüdüler ihmal edilmemeli.
Çünkü duygular göz ardı edildiğinde..düşünce tek başına gereksiz acılara neden olabilmekte..Öyleyse akıl - düşünce - duygu - sevgi - iç güdü - iç görü arasındaki dengeyi kurmaya odaklanmak en iyi çözümmüş gibi geliyor. Akıl ile gönül arasında öyle sağlam bir bağ kurmalı ki insan; yüreği bir yanda meydan okuma çığlıkları atarken dünyaya..öte yanda sınırlı düşünceler zihnini saran korkuları ve kötümser bakışlarıyla, yola çıkmaktan hoyratça bir tutumla alıkoyamasın hem ruhu hem de bedenini.





Dar düşünce kalıplarıyla endişe ve şüphelerden kurulmuş dünyasında yaşayan bir ruh, gerçek ihtiyaç ve isteklerini belirlemeyi ertelemeyi seçmiştir.
Böyle olunca da gerçek ihtiyaç ve isteklerimize ulaşmayı değil, kendimize dayattıklarımızla yaşamayı seçmiş oluyoruz.


Bir çırpıda anlatılmaya yeltenilen bu cümleler, kurucusu tarafından hayata henüz geçirilememiş olabilir. Ama aradığını kendinde aramaya başlayan bir insan olarak, bunun imkânsız olmadığından eminim.

Burada şu kadarını söyleyebilirim ki anlayabildiğim kadarıyla dengeye ulaşmak çok ciddi çalışmalar gerektiriyor . Ve özellikle bu konuda 'anlayabilmekle' birlikte 'yapabilmenin' gerekliliğinin az veya çok bilincinde olduğumu söyleyebilirim. .

3 yorum:

ayferbilici dedi ki...

Boş olmadığımızı anlatır bize yorgunluk..Zaman zaman ümitsiz liğe uğramamız ise bir felaket değildir nasıl olsa..şöyle bir uğrayıp geçmesi kaydıyla:)
Kendine iyi bak...

Adsız dedi ki...

haklısın ...
hepsi birarada ve dengede olmalı...
akıl-ruh-duygu-denge...
ama ...
endişeleride boş bırakmamalı...
aklı-ruhu sarmasına izin vermeden
kulak vermeli...
sağlıklı ve dengede tutulabilirse erken uyarı sistemidir...
tutulamazsa ...
çığrından çıkmıştır :))
dedim ya...
haklısın...
denge :)

sevgiyle...

ayferbilici dedi ki...

Çok doğrusun..Endişe..kaygı..
sanıldığının aksine gayet sağlıklı duygulardır..ama denge burada da önemli elbette..Neyse ki bazen dengeyi yitirsek bile bir yerde durup yeniden başlama ya da devam etme şansımızı değerlendirebiliyoruz..
hem de en iyi biçimde:)