07 Haziran 2012

NE OLUR EVCİLLEŞTİR BENİ...




"Ne olur evcilleştir beni" 

Evcilleştirilmeyi isteyen biri oldu mu hiç sizden? Eminim olmuştur...
Eminim sizin tarafınızdan evcilleştirilmek isteyen birileri olmuştur! Sadece bu kelimelerle ya da kelimelerle istememişlerdir. Ama muhakkak sizden kendisini evcilleştirmenizi isteyen birileri vardır ve de  muhakkak olmuştur.

Sev beni..çünkü sevilmek istiyorum. 
Ama hayır öyle değildi o, asıl istediğim, aslımın istediği, seni sevmeme izin vermen..çünkü benim sevmeye ihtiyacım var.

Bu böyle..Çünkü bu ihtiyacımdır, beni insan yapan.

Allah’ım hiç bir istek, bundan daha saf, bundan daha masum, bundan daha güzel ve bundan daha anlamlı olamaz...

“Gözler asıl görülmesi gerekeni göremez “ demiş, Exupéry Küçük Prens’inde. Biliriz bunu değil mi biz de? Dünyaya bilerek geliriz hem de. Biliriz ama yine de, beğendik mi bir şeyi hemen ona hakim olmak, ona sahip olmak isteriz. Hayat gailesi işte...Zamanla bildiğini unutturuyor insana! İçimizde sakladığımız sürekli bir yarım kalmışlık, tamamlanmamışlık duygusu ile baktığımızda, bu da böyle.  Aslında bunun böyle olmadığını, yani yarım falan olmadığımızı da biliriz, ama hayat gailesi denen ego savaşları, gözle sevmeye yani sevdiğimizi zannetmeye davet eder bizi. Ve biz yapısı gereği tatmin olması mümkün olmayan ve yarım olduğunu düşünen egonun tatmin olma yönündeki isteklerini yüreğimizin kıpırtıları sanmaya başlarız. Belki de bu yüzden ego ile bakma ve egonun dışında bakmanın ayırdına varamayız; onun ya da nefsin dışından bakmayı bilmek istemeyiz. Böyle olunca da bir türlü egomuzun dışına çıkarak bakamayız. Göremeyiz.

Sevmenin gözüyle değil, yüreği ile bakabilene mümkün olduğunu...geriye kalanın boştan ibaret olduğunu biliyorum. Ama her bir haltı bildiğimizi zannettiğimiz sürece sevmenin, yani kısa bir süreliğine geldiğimiz şu hayatla gerçek bir bağ oluşturmanın, mümkün olup olmadığını bilmiyorum.

**



“Hadi gel oyna benimle” dedi küçük prens, “hiç keyfim yok...“
“Seninle oynayamam ki,”dedi tilki. “Evcilleştirilmedim ben.”
“Evcilleştirmek ne demek?”
..
 “Çoktan unutulmuş bir şey…bir anlamda bağ oluşturmak diyebiliriz buna.” dedi tilki.
“Sen, benim için, diğer yüz bin küçük oğlan çocuğuna benzeyen bir oğlan çocuğundan başka bir şey değilsin şimdilik. Sana ihtiyacım yok. Senin de bana ihtiyacın yok. Ben de senin için diğer yüz bin tilki gibi bir tilkiyim yalnızca. Ama beni evcilleştirirsen, birbirimize ihtiyaç duyarız. Sen benim için dünyada bir tanecik olursun. Ben de senin için dünyada bir tanecik olurum…”
..
“Yaşamım çok tekdüze. Ben tavuk avlamaya çıkarım, insanlar da beni avlamaya çıkarlar. Bütün tavuklar birbirine benzer, bütün insanlar da birbirine benzer. Bu yüzden biraz canım sıkılıyor doğrusu…” “Şuraya bak! Şu buğday tarlasını görüyor musun? Ben ekmek yemem. Buğdayın bana yararı yoktur çünkü. Buğday tarlaları bana hiçbir şey hatırlatmaz….Ama senin saçların altın rengi. Yani beni evcilleştirirsen, müthiş olacak! Altın rengi buğdaylar bana seni hatırlatacak. Ben de başaklardaki rüzgâr sesini seveceğim..”
Tilki susup uzun uzun Küçük Prens’i süzdü.

“N’olur...Evcilleştir beni!” dedi sonra.
..
“Ne yapmak lazım? diye sordu Küçük Prens.
“Çok sabırlı olmak lazım,” dedi tilki. “Önce, az ötemde oturacaksın…Ben sana göz ucuyla bakacağım; ama sen hiçbir şey demeyeceksin. Dil bütün yanlış anlaşılmaların kaynağıdır. Ama, her gün, birazcık daha yakınıma oturmalısın.” 
(Antoine de Saint-Exupéry - Küçük Prens)







İşin aslı, sanırım ben şu benim egoya fena halde taktım. Anlaşılan onu yenmeden bana hiç rahat yok ve dahi..huzur yok. 

2 yorum:

gülsen VAROL dedi ki...

sana ne kadar yorgun olduğumu ve ne kadar bitik bir zihinle savaştığımı anlatmam mümkün değil Lodoscum.. ama .. eğer, yazını dört defa okuduğumu ve yine de bir şey anlayamadığımı söylersem umarım hali perişanımı anlarsın.. ne olur evcilleştir beni!! :))

ayferbilici dedi ki...

Ne olur evcilleştir beni:)
Benim ne yazdığımın önemi yok bu cümleyi kullanabilene..Açıkçası sözü, hayatla kovalamaca oynarken sevmeyi ihmal etmemeliyim, çünkü ben seni severken hayatın -gözden ve gönülden kaçmış olan- geride kalanlarını da sevmiş olurum...demeye getiriyorum

Ama bunun için, aslında gerçek anlamda yaşayabilmek için koşullanmalardan, çıkarcılıktan ve sistemin dayatmalarından bağımsız yaşayabilmek gerek sanırım.