07 Aralık 2008

KÖTÜ MÜ?


Durumu değiştirmek adına bir şey yapamıyorsanız, düşüncelerinizi duruma uydurmaya çalışmaktan daha iyi bir şey yapamazsınız...

Diyelim ki size sıkıntı verecek kötü bir durumla karşılaştınız.Büyük bir öfke dalgası sıktı önce yüreğinizi sonra şikayet aşamasından geçtiniz.Neyi kime şikayet ettiğiniz aslında çok önemli ama onu es geçmeli.Konu bu değil çünkü.Bu arada içinizde patlayan öfkenin sadece duruma verdiğiniz tepkiden doğmadığını farkediveriyorsunuz. Bir yerlerde kendinize duyduğunuz öfke de filizlenmiş bir parça. Çünkü duyduğunuz öfkenin size bir faydası olmayacağı gibi aksine zarar getireceğini biliyorsunuz. Gittikçe büyüyen öfkenizi dizginlemezseniz yaşadığınız acı daha da büyüyecek.

Şimdi artık sağlıklı kalabilmek ve yaşadıklarınızı doğru değerlendirebilmek adına olumsuz düşüncelerden, yani öfke, endişe,kırgınlık ve hayal kırıklığından arınmanız gerektiğini düşünebiliyorsunuz. Ya da aslında her şeyden önce acıdan kurtulmayı istiyorsunuz belki de.

Düşünüyorsunuz.Ne yapabilirsiniz? Ya da diyelim ki; ne yapabilirim?
Kendi adıma geride bıraktığım dev boyutlu duygu dalgası yerini bambaşka sorulara cevap aradığım yeni ve sancılı bir sürece bırakır diyebilirim: Bu şey benim boyumu aşar mı? aşmaz mı? aşarsa ne kadar aşar? Çok mu az mı? Sonuç ne kadar kötü olur? Kötüyü iyiye dönüştürme olasılığı var mı? Ya da yoksa bana kötü gelen şey aslında benim için iyi olabilir mi?


"İyi ya da kötü diye bir şey yok; bu sıfatları belirleyen tek şey düşüncedir" demiş Shakespeare. Koskoca Shakespeare demişse doğrudur derseniz haklısınız derim size. Ben de öyle dedim çünkü. Ama yaşadıklarınızın yorgunluğu üstüne az bir zihin yorgunluğunu göze alabilirseniz, binlerce yaşamın binlerce mantık süzgecinden geçmiş bu sözlerin anlamı üzerinde düşüncelere dalmanın muazzam keyfini garanti edebilirim size. Şiddetli fırtınada rotasını korumaya çalışan bir gemi kaptanı gibi hissetme zevki de cabası üstelik.
Evet başımıza gelen kötü olaya ağlanmaktan sıyrıldık şimdiden.Artık yeni sorular sorabiliriz kendimize.Önce kolaylıkla cevaplandıracaklarımızı seçiyoruz...

İyi nedir? Kötü nedir?
İyi nedirin cevabını vermek kolay değil mi? fazla düşünmeye gerek yok sanki.Mesela ben şu an içinde iyi , hoş olan ve bana faydalı gelendir diyebiliyorum bir çırpıda.
İyinin aksi olduğu genel düşüncesiyle kötüyü tanımlamak daha da kolay zaten. Yine kendimce bir tanım işte: yine şu an için zararlı olduğunu düşündüğüm bir acı verendir kötü. (Bu tanımların çok kaba taslak olduğunu iyinin ve kötünün zamana, kişilere, yaşanmışlıklara ve pek çok etkene bağlı olarak değişiklikler arz ettiğini kabul ediyorum)

Bu aşamada şunu itiraf etmeliyim ki benim derdim öncelikle kendimle. Fakat kendimden yola çıkarak her zaman tüme ulaşma arzusunun şuuruyla, gönül huzuru barındırırım içimde.

Gerçekte her insan farkında olsun ya da olmasın bütünü aramaz mı ömrünce?
Hangi yoldan gidersek gidelim, hangi yoldan saparsak sapalım tek tek veya sürüler halinde bütüne ulaşmaktır bütün gaye.

Bu düşüncenin ışığı altında baktığımda iyi ya da kötü tanımları yapmanın gereksiz olduğunu düşünüyorum birden. Hatta öyle geliyor ki o tanımlar beni şimdi iyiyi yakalamak kötüden kaçmak amacına doğru sürüklemeye çalışan birer tuzaklar sanki.

Anlık kurtuluşlar, anlık mutluluklar mı yaşamaktır gaye? yoksa olduğu gibi bütünü görebilmek ve bundan duyulacak hazzı mı bulmaktır?

"..olur ki, siz bir şeyden hoşlanmazsınız; oysa o, hakkınızda hayırlıdır. Olur ki, siz birşeyi seversiniz; ama o, sizin hakkınızda bir fenalıktır.." (2/216)

Acının binbir tür arınma ya da binbir tür eğitim- sınav-değişim süreci demek olduğunu bilip kabul ettiğimizde bu sorunun cevabına daha kolay ulaşabiliriz belki.
Bildiğimi bildiğim ve teoride benimsediğim bir bilgiyi Mevlana'nın beyitlerinden yardım alarak anlatmaya çalışmak en doğrusu galiba:

-Gam düşüncesi, sevinç yolunu keserse, üzülme; çünkü o gam senin için neş'e ve sevinç hazırlamaktadır.


-Gam gönlünden neyi döker neyi sökerse, karşılık olarak gerçekten de daha iyisini getirir.


-Bulutlar, şimşekler aksilik yapmasalar, suratlarını asmasalar, gürlemeseler, ağlamasalar üzümler güneşin gülümsemesinden yanar kavrulurlardı.

-..sen ızdırabın bir alın yazısı olarak geldiğini ve hayatın aslı olduğunu kabul eder de, onu sevgi ile kucaklarsan, hem bekleyiş ateşinden kurtulursun, hem de huzura kavuşursun.

Şimdi....siz hayatınızın bir keder ve sıkıntı sürecinden ibaret olduğunu reddetmeden ezayı, üzüntüyü, kederi tatlı bir besinmişçesine neşeyle bünyenize katabilir misiniz?

Yaşadığınız üzüntülerin, acıların yaşamınızın olmazsa olmaz devası olduğunu idrak edip, benimseyip mutlu, ama gerçekten mutlu olmayı başarmak..


Ve korkmadan, itiraz etmeden, severek, isteyerek ve işin özünde acıya rağmen, acıyla mutlu olmak...

İşte bu..bence bütün mesele bu.

Herkese iyi bayramlar.

4 yorum:

Adsız dedi ki...

işte zaten konu bu .)

sistem yolda karşılaştığın fırtınalarla ilgilenmiyor...
ya senin dediğin gibi rotasında tutmakla...
ya da limana selametle getirip getiremediğinle ilgili ...

fırtınalardan biri öfkeyse...
doğru yön vermek gerekir derim :)
sana zararı olmamalı...

huzurlu,sağlıklı ve güzel bir bayram olsun...

sevgiyle...

ayferbilici dedi ki...

Öfke, kırgınlık, endişe, korku ve beklentiler..
Bazı zaman oluyor ki tüm bunlar insana anlamsız geliyor.
Olumsuz duygu ve düşünceleri olumlu yönelişlerle temizlemek olağanüstü bir çaba istiyor...Bunların varlığı başka dert, kurtulmaya çalışmaksa bambaşka..Yine de her şeye rağmen onları yok etmeye çalışmak yani bir anlamda egoyu boşaltmak belki de en iyisidir. Buysa anladığım kadarıyla insanın tüm hayatını ortaya koymasını gerektiriyor.
Ve işte bu süreç benim ilgimi çekiyor.

Sevgilerimle canım.

Adsız dedi ki...

ön bilgi aldım gece yarısı, gidiyorum ama geleceğim ve yazacağım daha, yazacaklarım var sana.
şu an yol ve ders, bayram ve hava değişimi yorgunuyum. görüşürüz kısa bir süre sonra. merak etme diye uğradım.
şimdilik hoşçakal.
SF

ayferbilici dedi ki...

Benim nazik ve duyarlı arkadaşım, iyi dinlen, iyi bak kendine. İstediğin zaman da gel.
Teşekkürlerimi ve sevgilerimi yolladım..